Marc Lépine(26 Ekim 1964 - 6 Aralık 1989), Gamil Rodrigue Liass Gharbi adıyla dünyaya gelmiş, Quebec eyaletinin Montreal şehrinde yaşamış Kanadalı bir seri katildir. 1989'da Montreal Üniversitesi’ne bağlı bir mühendislik okulu olan Montreal Politeknik Okulu’nda on dört kadını öldürerek ve, on kadını ve dört adamı yaralayarak "Montreal Katliamı" olarak da bilinen Politeknik Okulu katlimını yapmıştır. Lépine, Kanadalı hemşire Monique Lépine ve Cezayirli işadamı Rachid Gharbi'nin oğlu olarak Montreal'de doğdu. Gharbi kadınlara karşı aşağılayıcı ve saldırgan davranışlarda bulunurdu ve Monique çocuklarını desteklemek için hemşireliğe döndükten sonra Marc yedi yaşındayken evliliklerini bitirdi. Lépine ve küçük kız kardeşi, diğer ailelerle birlikte yaşamaya başladılar ve ancak hafta sonları annelerini görebiliyorlardı. Lépine’in zeki fakat içe kapanık biri olduğu düşünülüyordu.Arkanları ve ailesi ile ilişkilerinde zorluklar yaşıyordu. 14 yaşında yasal olarak adını Marc Lépine olarak değiştirdi ve gerekçe olarak "babasından nefret ettiğini" söyledi. Lépine'in Kanada Kuvvetlerine başvurusu reddedildi ve 1982'de üniversitede bir bilim programına başladı ve bir yıl sonra daha teknik bir programa geçti. 1986'nın son döneminde okulu bıraktı ve ardından insanlara olan kötü yaklaşımı nedeniyle hastanedeki işinden kovuldu. 1988'de bir bilgisayar programlama kursuna başladı ve tamamlanmadan bıraktı. Lépine, Politeknik Okulu’na kabul için iki kez başvurdu, ancak zorunlu iki dersi eksikti. Lépine uzun zamandır "geleneksel olmayan" işlerde çalışan kadınlardan şikayet ediyordu. Yarı otomatik bir tüfek satın almayı da içeren birkaç aylık planlamadan sonra, 6 Aralık 1989 günü öğleden sonra Politeknik Okulu’na girdi, bir sınıfta erkekleri kadınlardan ayırdı "Feministlerden fefret ediyorum" diye bağırarak kadınları vurdu. Bunu yaparak "feminizmle savaştığını" iddia etti. Daha sonra binanın diğer bölümlerine ilerledi ve sadece kadınları hedef aldı, ardından da kendini öldürdü. İntihar notunda ise, feministleri hayatını mahvetmekle suçladı. Lépine'in eylemlerine psikiyatrik açıdan yoksulluk, izolasyon, güçsüzlük ve medyada şiddet gibi toplumsal faktörleri de dikkate alarak, kişilik bozukluğu, psikoz veya bağlanma bozukluğu gibi çeşitli tanılar konmuştur. Katliam, kriminologlar tarafından kadınlara karşı bir nefret suçu örneği olarak, feministler ve hükümet yetkilileri tarafından ise kadın düşmanı bir saldırı ve kadınlara yönelik şiddetin büyük bir örneği olarak görülüyor. 6 Aralık şu anda Kanada'da Kadına Yönelik Şiddete Karşı Ulusal Anma ve Eylem Günü olarak kutlanıyor. Çocukluk Marc Lépine, 26 Ekim 1964'te Montreal, Quebec'te, Cezayirli göçmen Rachid Liass Gharbi ve Kanadalı hemşire Monique Lépine'in oğlu olarak Gamil Rodrigue Liass Gharbi adıyla doğdu. Gamil'in kız kardeşi Nadia, 1967'de doğdu. Rachid, bir yatırım fonu satıcısıydı ve oğlunun doğumu sırasında Karayipler'de seyahat ediyordu. Yokluğunda, Monique kocasının bir ilişkisi olduğuna dair kanıtlar buldu. Rachid dini inancının gereklerini yerine getirmeyen bir Müslümandı ve Monique, manastırdan ayrıldıktan sonra dinin kurumsallaştırılmasını reddeden eski bir Katolik rahibeydi. Oğulları bebekken Katolik olarak vaftiz edildi, ancak çocukluğunda hiçbir dini eğitim almadı; annesi oğlunu "hayatı boyunca ateistliğini göstermiş" biri olarak tanımladı. İstikrarsızlık ve şiddet ailede baş göstermeye başladı: Sık sık taşındılar ve Lépine'in erken çocukluğunun çoğu, babasının bir İsviçre yatırım fonu şirketinde çalıştığı Kosta Rika ve Porto Riko'da geçti. Aile, 1968'de, bir borsa çöküşünün ailenin varlıklarının çoğunun kaybına yol açmasından kısa bir süre önce kalıcı olarak Montreal'e döndü. Rachid, otoriter, sahiplenici ve kıskanç bir adamdı, karısına ve çocuklarına karşı sıklıkla şiddet uyguluyordu. Kadınları hor görüyordu ve onların sadece erkeklere hizmet etmek için yaratıldığına inanıyordu. Karısının kişisel sekreteri olmasını talep ediyordu, ve yazı yazarken herhangi bir hata yaparsa onu yeni yürümeye başlayan çocuklarının çığlıklarına rağmen tokatlıyor ve belgeleri yeniden yazmaya zorluyordu. Ayrıca çocuklarına, özellikle de oğluna karşı kötü ve ihmalkar davranıyordu. Onu şımartacağını düşündüğü için her türlü şefkati ondan esirgedi. 1970 yılında Rachid, Gamil'e o kadar sert vurdu ki olaydan bir hafta sonra bile yüzündeki izler görünür haldeydi. Bunun üzerine Monique ayrılmaya karar verdi. Yasal ayrılık 1971'de, boşanma ise 1976'da tamamlandı. Ayrılığın ardından Gamil, annesi ve küçük kız kardeşi Nadia ile yaşamaya başladı; kısa bir süre sonra, Rachid ipotek ödemelerini yapmadığında ise evlerine ve eşyalarına el konuldu. Gamil babasından korkuyordu ve başlangıçta onu haftalık denetimli ziyaretlerde görüyordu. Rachid, ayrılıktan kısa bir süre sonra çocuklarıyla teması kestiği için ziyaretler çabucak sona erdi. Gamil babasını bir daha hiç görmedi ve gelecekte onun hakkında başkalarıyla konuşmayı da reddetti. Rachid, iki kez ödedikten sonra nafaka ödemeyi durdurdu ve Monique, geçimlerini sağlamak için hemşireliğe geri döndü. Ardından kariyerini ilerletmek için daha fazla ders almaya başladı. Bu süre zarfında çocuklar, diğer ailelerle birlikte yaşadılar ve annelerini yalnızca hafta sonları gördüler. Monique, çocukları ve ebeveynlik becerileriyle ilgili endişeleri nedeniyle 1976'da St. Justine Hastanesi'ndeki bir psikiyatristten ailesi için yardım istedi; değerlendirmeler sonucunda, utangaç ve içine kapanık Gamil'in bir sorunu olmadığı sonucuna varıldı, ancak annesinin otoritesine meydan okuyan kız kardeşi Nadia için terapi önerildi. Nadia, 1996 yılında 28 yaşında aşırı dozda kokain kullanımı yüzünden öldü. Gençlik 1976'da boşanma kesinleştikten sonra, o zaman 12 ve 9 yaşlarında olan çocuklar, bir Montreal hastanesinde hemşirelik müdürü olan anneleriyle birlikte tekrar yaşamaya başladılar. 1977'de aile, Montreal’in bir orta sınıf banliyösü olan Pierrefonds’da satın aldıkları bir eve taşındı. Gamil ortaokul ve liseye gitti ve burada ortalama ile ortalamanın üzerinde notlar alan sessiz bir öğrenci olarak tanındı. Bir erkek çocukla yakın bir arkadaşlık kurdu ama diğer öğrencilere uyum sağlayamadı. Adı yüzünden Arap olarak alay edilmesinden sonra, 14 yaşında adını yasal olarak "Marc Lépine" olarak değiştirdi ve annesinin soyadını almasının nedeni olarak babasına olan nefretini gösterdi. Lépine ketum bir yapıya sahipti ve duygularını pek fazla göstermezdi. Özgüveni düşüktü ve kronik aknesi bu sorunu daha da şiddetlenendiriyordu. Aile ilişkileri zorluğunu sürdürmeye devam etti; küçük kız kardeşi Nadia, sivilceleri ve kız arkadaş edinememesi konusunda onu herkesin önünde küçük düşürüyordü. Lépine, onun ölümününün hayalini kurmaya başladı ve bir keresinde onun için sahte bir mezar bile yaptı. Nadia suçlu davranışları ve uyuşturucu kullanımı nedeniyle 1981'de bir grup evine yerleştirildiğinde çok sevindi. Lépine için iyi bir erkek rol modeli arayan annesi, bir Abi ayarladı. İki yıl boyunca, Lépine, genellikle en iyi arkadaşıyla birlikte, fotoğrafçılık ve motokros motosikletleriyle zaman geçirdiğinden, deneyim olumlu oldu. Ancak, 1979'da Abi, genç erkek çocukları taciz ettiği şüphesiyle tutuklandığında buluşmaları sona erdi. Hem Lépine hem de Ağabeyi, herhangi bir taciz olayını reddetti. Lépine’in gençlik yıllarında, arkadaşıyla evinin yakınında güvercinleri vurduğu bir havalı tüfeği vardı. Ayrıca elektronik aletler tasarlamaktan ve yapmaktan da zevk alıyorlardı. Lépine, II. Dünya Savaşı'na ilgi ve Adolf Hitler'e hayranlık duyuyordu, ve aksiyon ve korku filmlerinden keyif alıyordu. Ayrıca annesi çalışırken, temizlik ve onarım işleri de dahil olmak üzere evde önemli sorumluluklar alıyordu. Lépine, Eylül 1981'de 17 yaşındayken Kanada Kuvvetlerine askeri öğrenci olarak katılmak için başvurdu, ancak mülakat sürecinde elendi. Daha sonra arkadaşına bunun otoriteyi kabul etmedeki zorluklardan kaynaklandığını söyledi ve intihar mektubunda "anti-sosyal" olduğunun belirtildiğini kaydetti. Katliamın ardından ordudan yapılan resmi açıklamada, "görüşüldüğü, değerlendirildiği ve uygun olmadığına karar verildiği" belirtildi. Yetişkinlik 1982'de 18 yaşındayken aile, annesinin işine ve Lépine'in yeni Cégep'ine daha yakın olan Saint-Laurent'e taşındı. Taşındıktan kısa bir süre sonra okul arkadaşıyla olan irtibatını kaybetti. Bu dönem, intihar notunda "[bana] hiç neşe getirmedi" olarak nitelendirdiği yedi yılın başlangıcını işaret ediyor. Ağustos 1982'de Lépine, Cégep de Saint-Laurent'te temel bilimlerde iki yıllık bir üniversite öncesi okula başladı, ilk yarıyılda iki dersten kaldı, ancak ikinci yarıyılda notlarını önemli ölçüde yükseltti. Annesinin hemşirelik müdürü olduğu yerel bir hastanede yemek servisi ve temizlik işleri yaparak yarı zamanlı çalıştı. Meslektaşları tarafından endişeli, hiperaktif ve olgunlaşmamış olarak görülüyordu. Başka bir çalışana karşı ilgi duyuyordu, ancak duygularını ifade edemeyecek kadar utangaçtı. Okulda bir yıl geçirdikten sonra, üniversiteye yönelik bilim programından ayrılıp elektronik teknolojisine geçti. Bu program mezuniyetin ardından hemen iş bulabilmeye yönelik üç yıllık bir teknik programdı. Öğretmenleri onu örnek bir öğrenci olarak hatırlıyordu. Sessiz, çalışkan ve özellikle elektroteknoloji ile ilgili derslerde genel olarak başarılıydı. 1985 güz döneminde notlarında açıklanamayan bir düşüş oldu ve Şubat 1986'da, programın son döneminde aniden ve açıklama yapmadan derslere katılmayı bıraktı ve bunun sonucunda diplomasını alamadı. Lépine annesinin evinden kendi dairesine taşındı ve 1986'da Montreal Politeknik Okulu’nda mühendislik okumak için başvurdu. Biri çözelti kimyasında olmak üzere iki zorunlu dersi tamamlaması şartıyla kabul edildi. 1987'de Lépine, saldırgan davranışları, üstlerine saygısızlık ve işindeki dikkatsizlik nedeniyle hastanedeki işinden kovuldu. Görevden alınmasına öfkelendi ve herkesi öldürüp ardından intihar etme planını açıkladı. Arkadaşları onun tahmin edilemez olduğunu, sinirlendiğinde ise öfke nöbetleri geçirdiğini kaydetti. 1987 sonbaharında, üniversite diplomasını tamamlamak için, Lépine üç ders aldı ve hepsinden de iyi notlar aldı. Şubat 1988'de, Montreal şehir merkezindeki özel bir okulda bilgisayar programlama kursuna başladı ve eğitimini devlet öğrenci kredisi ile karşıladı. Eski lise arkadaşıyla şehir merkezindeki bir daireye taşındı ve 1989 kışında Politeknik Okulu için ön koşul olan çözelti kimyasında bir CEGEP gece kursu aldı. Lépine bir kız arkadaş istiyordu ama genellikle kadınların yanında rahat değildi. Etrafındaki kadınlara patronluk taslamaya ve bilgisiyle onlara hava atma eğilimindeydi. Erkeklere ise feministlerden, kariyer sahibi kadınlardan ve polislik gibi geleneksel olarak erkekler tarafından yapılan mesleklerde çalışan kadınlardan hoşlanmadını anlattı ve kadınların evde kalıp ailelerine bakmaları gerektiğini belirtti. Lépine 1989'da Politeknik Okulu’na tekrar başvurdu; ancak zorunlu dersleri eksik olduğu için başvurusu reddedildi. Mart 1989'da CEGEP dersinde başarılı olmasına ve final sınavından tam puan almasına rağmen bilgisayar programlama kursunu bıraktı. Nisan 1989'da bir üniversite kayıt memuruyla tanıştı ve ona kadınların iş piyasasını erkeklerin elinden nasıl çaldığından dert yandı. Katliam Katliamın birkaç aydır planlandığı ortaya çıktı. Ağustos 1989'da Lépine, ateşli silah edinme sertifikası için bir başvuru yaptı ve Ekim ayının ortalarında iznini aldı. 21 Kasım 1989'da Lépine, yerel bir spor malzemeleri mağazasından bir Ruger Mini-14 yarı otomatik tüfek satın aldı. 1989 yılının Ekim ve Aralık ayları arasında Lépine, Politeknik Okulu’nda en az yedi kez görüldü. Katliamdan dört gün önce, annesinin doğum gününe birkaç hafta kala ona bir hediye getirdi; ayrıca katliamdan çok daha sonra bulunacak bir not ve iki çanta dolusu eşya getirmişti. Lépine kirasını her zaman zamanında öderdi, ancak Aralık 1989'da bunu yapmamıştı. 6 Aralık 1989'da Lépine, Politeknik Okulu’na girdi. Orada ikinci kattaki bir sınıfa girdi, erkekleri ve kadınları ayırdı. Ardından yaklaşık 50 erkeğe oradan ayrılmalarını emretti. Feminizmle savaştığını iddia ederek kalan dokuz kadını vurdu, altısı öldü ve geri kalanını yaralandı. Bundan sonra Lépine, kafeterya, koridorlar ve başka bir sınıf da dahil olmak üzere binanın diğer alanlarına yöneldi. Lépine silahı kendine çevirmeden önce toplam on dört kadın (on iki mühendislik öğrencisi, bir hemşirelik öğrencisi ve bir üniversite çalışanı) öldürüldü, ve dört erkek ve on kadın yaralandı. Olay daha sonra, failin belirli bir grubu hedef aldığı, genellikle halka açık bir yerde ve "bir zafer kıvılcımı" içinde ölmeyi planladığı "sözde topluluk" tipi bir "sözde-komando" cinayet-intiharı olarak tanımlandı. Ceketinin cebinde üç sayfalık bir intihar mektubu bulundu. Mektup hiçbir zaman resmi olarak kamuya açık hale gelmedi, ancak Kasım 1990'da Francine Pelletier'e sızdırıldı ve La Presse gazetesinde yayınlandı. Lépine mektubunda, hayatını mahvettikleri için feministleri suçlayarak siyasi hedefler öne sürdü. Kendisini mantıklı bir insan olarak görüyordu ve 1984'te Quebec Ulusal Meclisine siyasi nedenlerle bir saldırı düzenleyerek üç Quebec hükümet çalışanını öldüren Denis Lortie'ye hayranlığını dile getiriyordu. Mektupta ayrıca Lépine'in feminizmleri nedeniyle öldürmek istediği on dokuz Quebecli kadının bir listesi de vardı. Bir arkadaşına yazılan başka bir mektup ise, eğer Lépine'in dairesinde bırakılan ipuçlarını izleyerse katliamın açıklamasını vaat ediyordu. Av, yalnızca bir bavul bilgisayar oyunu ve bilgisayar parçalarının bulunmasıyla sonuçlandı. Lépine katliamı gerçekleştirdiği yerden birkaç blok öteye, Montreal'deki Notre-Dame-des-Neiges mezarlığına gömüldü. Gerekçe Lépine'in ailesi ve çevresiyle görüşen ve mektuplarına erişimi olan bir polis psikiyatristi, Lépine'in bu hastalığın tipik bir özelliği olan çoklu cinayet/intihar stratejisini (başkalarını öldürdükten sonra kendini öldürme) seçtiği için ciddi bir kişilik bozukluğuna sahip olabileceğini öne sürdü. Psikiyatrist güç ve başarı fantezilerinin yüksek düzeyde özeleştiri, reddedilme ve başarısızlıkla başa çıkmadaki zorluklarla birleşmesi sonucu görülen "aşırı narsisistik kırılganlığa" dikkat çekti. Bu durumdaki bir kişi güçsüzlüğünü ve yetersizlik duygularını, şiddetli ve görkemli bir hayali yaşamla telafi ederdi. Diğer psikiyatristler, Lépine'nin psikotik olduğunu, acımasız (ve orada olmayan) bir babanın anılarını silmeye çalışırken gerçeklikle temasını kaybettiğini ve aynı zamanda bilinçsizce kadınlara egemen olan vahşi bir erkeklikle özdeşleştiğini öne sürdüler. Diğer teoriler ise Lépine'in çocukken yaşadığı istismar deneyimlerinin beyin hasarına neden olduğu veya ilerki yaşamındaki kayıplar ve reddedilmelere karşı kendisini mağdur hissetmesine neden olduğuyla ilgiliydi. Lépine'in annesi, çocukluğunda yaşadığı istismar ve terk edilmişlik duygusundan dolayı bağlanma bozukluğundan muzdarip olabileceğini öne sürdü. Ayrıca Lépine'in onu bir feminist olarak görüp görmediğini ve katliamın, kariyerini kovalarken onu ihmal etmesinin ve kız kardeşinin alaylarının intikamını almak için bilinçsiz bir girişim olup olamayacağını da merak ediyordu. Diğerleri daha az bireysel bir yaklaşım benimsiyordu. Birçok feminist ve hükümet yetkilisi bunu kadınlara karşı uygulanan kadın düşmanı şiddetin bir örneği olarak görüyordu. Kriminologlar, katliamı kadınlara karşı işlenen nefret veya önyargı suçunun bir örneği olarak görüyorlardı. Birkaç antifeminist, Lépine'i antifeminist davanın kahramanı olarak özümsemeye çalıştı. Diğerleri ise, Lépine'in eylemlerinin artan yoksulluk, güçsüzlük, bireysel izolasyon veya medyada ve toplumda artan şiddete yol açan toplumsal değişikliklerin sonucu olup olmadığını merak ediyordu. İntihar Notu Aşağıda, Lépine'in vurulma günü yazdığı intihar mektubunun çevirisi yer almaktadır. Fransızca orijinal mektup da mevcuttur. Hataları affedin, bunu yazmak için 15 dakikam vardı. Ayrıca bkz. Ek. Bugün 89-12-06'da intihar edersem, bunun ekonomik nedenlerle (çünkü işleri bile reddederek tüm maddi imkanlarımı tüketene kadar bekledim) değil, siyasi nedenlerle olduğunu unutmayın. Çünkü hayatımı hep mahveden feministleri Yaratıcılarına göndermeye karar verdim. Yedi yıl boyunca hayat bana hiç neşe getirmedi ve artık bundan bıkmış olarak o viragolara bir son vermeye karar verdim. Gençliğimde bir askeri okul öğrencisi olarak Kuvvetlere girmeye çalıştım, bu da muhtemelen cephaneliğe girmeme ve baskın konusunda Lortie’yi bile geçmeme izin verecekti. Beni reddettiler çünkü asosyaldim. Bu nedenle planlarımı gerçekleştirmek için bu güne kadar beklemek zorunda kaldım. Bu zaman diliminde kaderimi önceden bildiğimden, ilgimi çekmeyen çalışmalarıma gelişigüzel bir şekilde devam ettim. Bu, ödev yapmama teorime ve sınavlardan önce pek fazla çalışmamama rağmen çok iyi notlar almamı engellemedi. Çılgın Katil sıfatı medya tarafından bana atfedilecek olsa bile, kendimi yalnızca Azrail'in gelişinin aşırı eylemlerde bulunmaya zorladığı mantıklı bir bilgin olarak görüyorum. Çünkü sırf hükümeti memnun etmek için var olmaya devam etmek niye? Doğaları gereği oldukça geriye dönük oldukları için (bilim dışında) feministler beni her zaman öfkelendirmiştir. Kadın olmanın avantajlarını (örneğin daha ucuz sigorta, doğum izni ve bunun öncesindeki önleyici izin, vb.) tutarken erkek olmanın avantajlarını da kendilerine almak istiyorlar. Mesela, olimpiyatlardaki Kadın-Erkek ayrımı ortadan kalksa, gösterişli etkinliklerde sadece kadınların olacağı açık bir gerçektir. Dolayısıyla feministler bu engeli kaldırmak için savaşmıyorlar. O kadar fırsatçıdırlar ki, çağlar boyunca erkeklerin biriktirdiği bilgilerden yararlanmayı ihmal etmezler. Ancak her fırsatta onları yanlış anlamaya çalışırlar. Geçen gün, dünya savaşlarında cephede savaşan Kanadalı kadın ve erkekleri onurlandırdıklarını duydum. Peki kadınların cepheye gitme yetkisinin olmadığını nasıl açıklayabilirsiniz? Sezar'ın kadın lejyonlarını ve elbette tarihin %50'sini işgal eden kadın kadırga kölelerini duyacak mıyız, ama hiç var olmadılar. Gerçek bir savaş nedeni (Casus Belli). Bu çok kısa mektup için özür dilerim. Marc Lepine Mektubu, altta bir notla birlikte üzerinde on dokuz isim bulunan bir isim listesi takip ediyor: "Bugün neredeyse ölüyordum. Zaman eksikliği bu radikal feministlerin hayatta kalmasına izin verdi (çünkü çok geç başladım). Zarlar atıldı (Alea iacta est). Anma Kanadalılar, cinayetlerin işlendiği günü, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Ulusal Anma ve Eylem Günü ile kutladılar. 2008'de Monique Lépine, olayın kederi ve acısı boyunca kendi yolculuğunun bir hatırası olan Aftermath'i yayınladı. O yılki Dawson College saldırısının yıl dönümünde ilk kez konuşmaya karar verdiği 2006 yılına kadar sessiz kaldı. Popüler Kültürde Lépine'in yaşamı ve ölümü, tartışmalı bir tiyatro oyunu olan The Anorak'ta Adam Kelly tarafından dramatize edildi. Lépine, 2009 yapımı Polytechnique filminde Maxim Gaudette tarafından canlandırıldı, ancak film Lépine'den asla ismen bahsetmedi. Gaudette, Lépine rolüyle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Genie Ödülü kazandı.