lisede ülkücü takılan arkadaşlarımın, gizli gizli ahmet kaya dinlediği zamanlar..ve henüz bir siyasi simge değil minietek. hoşlandığım kızı eve davet etmişim. kız “bu ne?” dedi odaya girince..duvardaki posteri gösteriyo. duvarda besim tibuk’un posteri var. ulan bu kim? baban mı? deden mi? popçuya benzemiyor..topçuya benzemiyor..takım elbiseli bi adam. kim abi bu? neden odamda bu adamın posteri var? aklıma hiçbir şey gelmedi. yani ne bileyim..”liberal demokrat parti’nin başkanı besim tibuk..partiye gittim geçen ordan verdiler, çok seviyorum ya adamı” falan diyemedim. kızın ilgisini çeksin, konu açılsın diye, “türkiye’yi kurtaracak o” dedim. kız bi gülmeye başladı..ama öyle böyle değil. nası gülüyo, anlatamam..bişey de diyemiyorum. 17-18 yaşlarındayız. liberalizm’den bahsedeyim dedim biraz, “yani mesela biz vergi almıcaz öyle çok fazla..” falan dedim, daha kötü oldu her şey..kızı durduramıyorum. “ne diyosun aaaaaaaaaaaaaabiiiiiiiiiii yaaaaaaaaaaaaaaaa ahhahaahahahhaah” falan diyo başka bişey demiyo..yani çok kötü bir durum. allah kimsenin başına vermesin. hayır işin kötüsü, liberalizmi ben de tam bilmiyorum. (bu arada posteri merak edenler tıklayabilirler) neticede özcan deniz kliplerinin yeri göğü inlettiği zamanlar. kızlar özcan deniz’den hoşlanıyo diye, onun hareketlerini gizli gizli taklit etmeye çalışan, daha da kötüsü, öyle kız tavlamaya çalışan bi tipim. böyle onun klipteki el hareketlerini falan taklit etmeye çalışıyorum ama olmuyo bende, sırıtıyo. bir de benim aklımda kıza çıkma teklifi etmek var..onu da çalışmışım aynanın karşısında. taktiğim kısaca şu; kıza diyorum ki, “hadi gel dondurma yemeye gidelim”. o da bana diyorrr ki “soner? bu bi çıkma teklifi mi?” ben de ona, kafamı özcan deniz gibi yapıp, “bilmem..belki de öyledir?” diyorum ve çıkmaya başlıyoruz! ama öyle bi ortam var ki, o an bırak çıkma teklifini, deprem olsa, kıza “hadi koş çıkalım evden!!” desem, bana “sen çık canım ben geliyorum” falan diyecek. o kadar bozuldu ortam. sonra kızın gülmeleri yavaş yavaş durdu böyle yavaşladı..”ayyyyyyyyy soner çok tatlısın yaa ahahah” falan dedi ama sanki ‘gerizekalı tatlılık’ babında dedi..tabii tam güvenemiyorum artık kendime. sonra beklenmedik bir şekilde ortam düzeldi biraz..yani toparladım durumu. böyle gülüyoruz ediyoruz..dedim ki, “dondurma yemeye gidelim mi??”..aynanın karşısında defalarca çalıştığım bu taktiğe göre kızın da bana “bu bi çıkma teklifi mi?” demesi gerekiyor ki ben de özcan deniz hareketimle, “bilmem..belki de öyledir?” yapıcam. kız direkt “hadi gidelim!!” dedi..bi kaldım böyle..hiçbişey diyemiyorum. hareket edemiyorum hareket..besim tibuk’a bakıyorum. “olm..” diyo bana, “seni partiye aldık amaaa, iyi mi yaptıııkk kötü mü yaptııııııkk bilemiyorum be olm” diyo..”besim abi…” diyorum, “sus” diyo..”allah aşkına çık şu odadan. allah aşkına çıkın!!” diyo… neyse işte ben o günden beri hep ne hayaliyle yaşadım biliyo musunuz? bir gün ldp iktidar olacaktı. besim tibuk da başbakan. tibuk ülkeyi kurtaracaktı. ben de kıza telefon açıp, “selam tatlım, o gün gülmüştün ama..olanları görüyo musun?” diyecektim. kız da bana “soner inanamıyorum sana nası bi öngörü bu yaa ohaaaağğğğ!!” falan diyecekti. sırf bu havayı atmak için inanılmaz koşturdum partide. sabah akşam afişler pankartlar astım köpek oldum. artık nası verimsiz, nası kör noktalara astıysam afişleri, biz seçimde %0,03 mü ne aldık. tibuk partiyi bıraktı. dünyamın başıma yıkıldığı bi o andır, bir de karate elbisemle sokakta hava atarken ayı gibi bi çocuğun beni herkesin içinde eşşek sudan gelene kadar dövdüğü ve eşşeğin oldukça geciktiği gündür. en son “abi bu oyuncak kuşak, gerçek kuşak değil, ben karate falan bilmiyorum abi” dediğimi hatırlıyorum. tibuk’u ise hep iyi hatırlıyorum…