karanlık suların bizi gömmesinden önce boğazdan çıkması gereken bir sevgi var gırtlak boş ama haykıramıyorum avazım çıksa da duyan yok çaresiz ve zavallıyım bu istanbul sokaklarında gar'dan çıktım vapura gidiyorum sağımda bir sürü minik ve derin sular dibe batmaya yakın bu günleri çapa atıp çıkartıyorum artık boğazdan elimdeline bakmak için oturuyorum duraktaki bir banka baka baka doyamıyorum içine sana ve biriken anılara bedenim sirkecide bir garda ama ben ortaköydeyim dolanıyorum bilmediğim yine sokaklardayım dik yokuşlar arasında dar sokaklarda ruhum bedenimden uzak ben ise firardayım önünümdeki iki yolun arasında çıkmaz sokağın sağındaki binadayım 10 metre yukarıda huzur çiçeklerinin, güllerin açtığı tacındayım her gün daha da uzayan sarmaşıkları sulayan aşktayım ot bile bitmeyen bir kentte benim nefesim bir sarı çiçek bahçesinde güneş tüm benliğiyle doğmalı eğer güneş dünyaya küserse bu ruh bedenden ayrılır nefesi belki alır ama bir kalpte sığınmak için köşeye kıvrılır