Kurmaca Anlatının Sosyal Zekâ ile İlişkisi İnsanlar, çok eski zamanlardan beri yaşadıkları olayları ve tecrübeleri sonraki nesillere aktarmak için farklı yöntemler kullanmıştır. İlk zamanlarda mağara duvarlarına çizilerek ya da işaretler ve mimiklerle yapılan anlatı zamanla daha gelişmiş; sözlü, yazılı ve görsel olarak günümüze kadar gelmiştir. Bu anlatılardan bir kısmı gerçeği anlatma kaygısı taşımamakta, kendi yarattığı dünyayı betimlemektedir ve buna kurmaca anlatı denmektedir. Kurmaca anlatının okuyan insanların sosyal zekâları üzerinde olumlu etkileri vardır. İnsanları diğer canlılardan ayıran özelliklerden biri düşüncelerini ayrıntılı bir şekilde paylaşabilmesidir. Gelişmiş hayvanlardan olan maymunların bile hayata daha çok bireysel olarak yaklaşmaları gerekmektedir çünkü düşüncelerini ayrıntılı bir şekilde paylaşamazlar. İnsanların düşüncelerini ayrıntılı bir şekilde paylaşabilmesi daha kalabalık ve karmaşık toplulukların kurulmasına olanak sağlamıştır. Artan kişi sayısına ve karmaşıklığa bağlı olarak insanlar karşılarındaki kişilerin düşünce ve davranışlarını tahmin etmekte daha çok zorlanır, daha belirsiz durumlarla karşılaşırlar. Bu konuda insanların tahminlerini kolaylaştıracak yöntemlerden biri tecrübedir. Kurmaca anlatı, gerçeği yansıtma kaygısı taşımasa da kurulan dünyanın gerçek dünya ile özdeşleşebilecek benzerlikleri vardır. Kurmaca anlatı bu yapısı gereği gerçek dünyada deneyimleyemeyeceğimiz veya henüz deneyimlemediğimiz bazı olaylar hakkında tecrübe sahibi olmamıza olanak sağlar. Bunun yanı sıra kurmaca anlatı olan eseri okurken ana karakterin düşünceleri dışında yan karakterler ile yazarın fikir dünyasını da dikkate alarak okuma yapmak bireyin sosyal zekâsını zorlayan bir pratik olacak ve onun gelişmesini sağlayacaktır. Kurmaca anlatının sosyal zekâ ile ilişkisini tek taraflı düşünmek eksik kalacaktır. Sosyal zekâsı zayıf bir insan tarafından veya karakterlerin arasındaki ilişkiler iyi incelenmeden yazılmış kurmaca anlatılar absürt ve gerçek dünya ile özdeşleşmesi zor eserler olacaktır. Bu şekilde yazılmış eserleri okumanın sosyal zekâ gelişimine katkısı pek olmayacaktır. Örneğin Albert Camus’nün Yabancı adlı eserini yüzeysel bir şekilde okumak ile karakterin diğer insanlara karşı tutumunu yazarın düşüncelerini de hesaba katarak analiz edip düşünmek bize karakter hakkında çok daha farklı fikirler verecektir.